Aralık 22, 2009
hello ve bye.
sempatik serkanı seviyorum. bana tuğbiş deyişini de. sedanağya tonk-tonk-tonk yapışını ve hayatında gördüğü encadı kız olduğunu iddia edişi felan. evet.
ondan nefret ediyorum.
Aralık 16, 2009
leave me alone.
sağımda seyhun, solumda özge, önümde f klavye ile hız kazanmaya çalışıyorum. belki de başaramıyorum.
evet, bays.
Kasım 29, 2009
dark horse.
geçen gün hindistan cevizi aldık. daha önce yememiştim, suyunu felan da bilmiyoğdum tabi. sonra kırdık işte, suyunu da çıkardık hatta. sonra büyük bi heyecanla elimdeki pipeti daldırdım suya. ama sonra geri çıkardım. ağzımdakini de. hıhı. zaten kolum çarptı devirdim o çıkan suyu da. çok da iyi etmişim. berbat ve ötesi bi tadı var çünki onun. bence yeme.
before sunrise'ı izledim. böylesiye tatlı bişey izlemediydim diyorum. çok romantikti. before sunset'i de izliycem yakın zamanda. birazdan belki sanıyorum ki.
aslında şu çılgın türklerde okunulmayı bekleyen yaklaşık 400 sayfam var (çok az diymi.) ama erteliyorum kendimi. gece bitirmek gibi bi takım hayallerim var.
kesin.
sedanağ, feysbokundaki purofayıl fotoğrafındakinin sen olduğuna inanamıyorum hala mesela.
bi de sıfır korelasyonu en çok seviyorum galiba. ehe.
rainbow.
Kasım 25, 2009
happy ending.
dünyanın en çılgın storyboard unu yaptım bence. tubanama göstermek için sabırsızlanmıyor deyilim. profilden insan çizmek de dünyanın en zor ikinci işiymiş. birincisini söylemiycem.
Kasım 21, 2009
quick and painful.
koncordo partieeğ. selebireyşıaağn.
bu aralar sürekli rnb dinleyişimize hem gülüyorum, hem de gizli bi zevk alıyorum. evet.
bu kadar şu an.
choke.
ömrü bir günden fazla süren sakızla sahibi arasında garip bi bağ oluşuyo. ne kadar pörsümüş olsa da bırakamıyosun o sakızı. minnet borcun varmış gibi. sonra noluyo? bişeyler atıştırmak için çıkarttığında unutuyosun biyerlerde üzerinde yuvarlarken bıraktığın diş izlerinle. nebçim de cümle kurdum.
storyboard yapmam gerek. keşke "çöpadam bile çizemiyorum" diyenlerle dalga geçebilcek kadar resim yeteneğim olsaydı da kağıt kalemle işimi halledebilseydim. şimdi sırf program kasmasın diye format atmak zorunda kalıyorum bilgisayarıma. kısmfet bunlar hep.
toxic. en mikembel şarkılardan deyil de ne. 3 de fena olmuş be biritni. klibi daha da fena olmuş. kilo ver biraz bence. bacakların öküzüm gibi.
son olarak tipexle iş yapan insanlar hep önemli insanlar. ama hata yapan önemli insanlar. hımfs. bays.
Kasım 20, 2009
if you seek amy.
birazcık yazı görsün garibim.
sana bişey söyliyim mi bilog. yağmur yağdığında binanın tepesinin kenarında biriken devasa damlanın kafama düşmesinden bıktım usandım artık. devasa damla, tel miğ. ne istiyorsun benden. her defasında beni buluyor. yürürken felan tak bi bakmışsın saçın yarısı ıslanmış o lanet damla ile. genelde değişmeceli olarak kullandığım bi takım kahkül veya perçem parçasına geliyor bu şey hem de. sinirleniyorum yavaştan.
benim de söyleyeceklerim var diyorum.
oha uykusuz almayalı çok geçmiş. uzun zaman olmuş.
sedanağ bitirsene kendimi durduracak değilimi. sen bitir ben de okuyim. sonra dönerli yazısını okuyup bir daha iğrenelim beraberce. gerçi benim etkilendiğim kadar iğrenç bulmadın sen ama. neyse.
çok uzatmamalıymışız biz burda. sonra hiç kimse okumuyor. okuyomuydunuz ki normalde lan. istiyosan oku sen, yazıyorum bak.
ama hayır. yazmıiycakmışım. giderim o halde ben.
gıdbay.
ama sonra gelicem, yazıcam bisürü.
Kasım 07, 2009
why dont you sevilir.
felan.
gülsoydan aldığımız kek o kadar güzeldi ki. beğendim. yanında böğürtlenli çayım ile yedim onu. sonra yatakhaneye gelip bugüzel havada ders çalışmamız gerektiğini öğrendiğimde ise üzüldüm doğrusu. polinom. polinom. çantada cepte polinom. dınınım. renkli renkli polinom. ehe.
hapşırdım.
zeynepirem domuz gribi olmuş la. okula gelme zeynepirem. tamam mı.
tuvaletim var galiba.
ve domuz gribinin en güzel yanının yatakhanede yapılan bir takım yenilikler olduğunu belirtmeden ve mustafamandalıvesevgiliokulayilebirliğiüyelerine teşekkürlerimi sunmadan gidemeyeceğim sanırım.
hoçakala.
ek mek kek.
why dont you dance to the music. nımnım.
why dont you like me, why dont you like me. (mikaşist.)
why dont you do something..(bıritni sipiyırs.)
why dont you kill me. (loser o.)
bu kadar.
Kasım 01, 2009
bang bang rock and roll.
itunga.
NOT: resmi gogıla i hate itunes yazarak buldum, o derece.
Ekim 25, 2009
mojo pin.
yoğ, bulmadım, gayet kendi isteğimle açtım ve girdim.
ve tesadüfe bakarmısınız ki konum ağız ve diş sağlığı. yirmiyüçün her yerde sedanağyı buluşu gibi bişey bu. diş şeysi de beni bırakmıyor. en küçükçük bi siyahlık gördüğümde dolgu olmuycağnı bile bile herkese gösterip: 'baksana yea, of kocaman oldu, of yine dolgu, hım ok.' felan derken kendimi rahatlatmaya çalışıyorumdur aslında. herkesin 'yok lan daha küçük bu, bişiğ çıkmaz bundan.' demesini isteyişimdir bende bu mekanizmayı yaratan. aman olmasın, korkularımın büyümesini istemem diğmi. belki de içten çürüyodur lan, onu hiç kimse göremiyo ya.
beste maydanozlarını yememiz için mesaj atmış her birimize. aynı mesajı hem de. dearesta üç defa atmış misal. sakinleşmesi için tamam beste diyerek durdurdum onu ve içimde beste varken o maydanozları yemek için daha büyük bir istek varken biyanda gitti bitti tüm istek o mesaj ile. hiçbirimiz yemedik maydonozu. şimdi canım çekti bak. çıkartıp yiyim bari.
kokonatlı tütsü çok güzel kokuyor bence. bi ara yatakhanemizin kapısı açık kalmış ve tüm yatakhane binasını sarmış o koku. herkes o kokunun kimden ve nerden geldiğini anlamaya çalışırken ve ben bizim odadan derken gururlandım sanki biyan. garip bi saçmalıkta ama böyle. çok açıkça anlattım.
ne zamandır günün thing yapamıyoruz. üzülüyorum. du bugün yapam bari.
günün olayı: sedanağ tungamın doğum yıldönümü. ehe. hep berağber mutlu tunga yılları diliyoruz kendilerine.
günün şarkısı: still loving you.( modası geçti onun diyosunuz belki bence ama bazıları demiyor öyle.)
günün filimi: izliycek gibi olduktan sonra izleyememiş olmamızın şerefine: 21 grams. but not 21. ühü.
günün şeyi: hiç işte.
günün sözü: en çok seviyorum bu sözü. burda da olucak o yüzden.
all i want is
a piece of lovely smile like the morning,
some romantic stories of us,
and everlasting happiness for you and me.
tatlı değil mi sence de.
dont you wanna go.
neyse işte yea, geliyoruz okula. arada güvenlik bişey der mi, yasemin hoca gelip terminatörlüğe başlamış mıdır diye düşünerek korku tomurcuklarını salıveriyorum içime. hemen geçiyo ama emin ol. (yasemin hoca bloggera bakıyomusun arada sen.) şey, giriyoruz yatakhanemize o milyonlarca dik merdiveni sürünerek çıktıktan sonra (mümkünse sencer sıtayl ilen.). vuruyoruz kendimizi yatakımıza. çok hoş oluyor. seviyore.
etüte dek amaçsızca bekledikten sonra, etüte gidiyoruz. gidiyoruz. kalıyoruz orda. ders çalışma amacı güdüyoruz ve de bir de hep de. hele. duş günü olduğu gün, ben birim, ikiyim, üçüm diye sekiz kişiyi alabilecek kapasiteye sahip olan banyomuz için sıraya giriyoruz. yarış haline getirdik ki daha bi eğlenceli oluyo. hem de yepyeni duş başlıklarımız var artık. çok güzel onlar.
etüt bitiminde yoğun ders çalışma programının(!) verdiği yorgunluk ile büyük bir sessizliğe bürünmüş bir halde banyo karşısı odamıza gidiyoruz. bilindiği üzere küçük muhabbetler dönüyor insanlar arasında. konuşmalar, günün yorumları felan. yatış saati gelmeye yaklaştığında hazırlanırdık önceki senelerde ki artık onu da yapmıyoruz. hoca geliyo, ışıkları kapatıyo, ve çekip gidiyoğ. biz de bekliyoruz. ve herkes uyurken ben de telefon elinde mesaj bekleyenlerden grubuna katılmış olduğumdan, acı çekiyorumn. uyuyorum birki dekka, titreşimle uyanıp cevap yazıyorum ama çoğu zaman neyden bahsettiğmi bile unutmuş oluyorum. çirkin o yüzden.
ve sonra bu anlatılanlar başa sarıyor ve biz yine aynı günü yaşıyoruz. bu kadar çok dejavu oluşumun sebebidir hem de kanımca.
işte bu.
kırmızı balonun yatağna oturan yavşak kediyi hatırladım biyan he. kafasına vurduk, kalkmadı, sevcez sandı galiba. sonra acıtarak vurduk biraz, kalktı. yavaşça uzaklaştı. sonra da gitti. şu an o pikenin üstünde oturuyoruz: kırmızı balon, ben tuğbanağ ve dearest. kedinin tüylerinin üstünde rahatız. bu da meryemin bilgisayarı hatta. çok sevdim. bana vermesini istiyorum kendisinden burdan.
bi zaman önce annem kediotu diye bişey almıştı. kedilerin o otu koyduğun yeri ev olarak bellediğini iddia ediyodu. ne kadar doğruydu bilemem. kedisi olan varsa denesin, gerekli bilgiyi bana iletsin. tamam mı. ama çok pis kokuyo. onu da söyleyeyim. beğenmezsiniz bence. ben beğenmedim çünkü. bu durumda zevkler ve renkler tartışılmaz diyemem o ot için. al ve gör.
şş, yabancı söyle bana sen kimsin, benim evde neişin var öylemisin böylemisin, annem babama kocam dedim, sokakta görsem tanımazdım, denize düşen yılana sarılır ama hiç şımarma adamım deyilsin.
dındındın dıd dıd dı dım.
şş, kadınım piskopatmısın nesin, iyki bi oda istedim herkese kocam bu dedin, yalanları sen söyledin aleme rezil olan benim, bu şehrin delikanlısıyım ben siyah kuşak kareteciyim.
deyip bitirebilir miyim sence.
hiç ayrılmak istemiyorum şu an senden blog. saçmalayam var. hele. ama gitmeliyim.
güzel duş başlıkları beni bekler. hoçakala.
bu arada, hepi börtdey sedanağm şimdiden. en kocaman öptüm de.
xoxo, gasip görl.
Ekim 22, 2009
fade out again.
sabah bok gibi uyanıyoruz. ben kalktığımda genel olarak ilk tubağnayı görüyorum. hatta onun kalkmış olduğunu görüp öyle kalkıyorum. ben prensip olarak tuvalete gidip sonra giyinmeyi tercih ederken tubağnağ önce giyiniyör. ben geldiğimde tuvalette sıra olup olmadığını söylüyorum ona göre gidiyor hanfendi, bekleyemez hiç.
okul başlıyor. ben genelde ders dinlerken tubağnağ yanımda mesajlaşıyör bütün gün(evet evet evet sen de onlardansın artık ehelemehele). mesajlaşmadığında da kitap okuyör.
yazasım bi anda kaçtı. tubağnağ devam etsin veriyorum.
önceliklen ben mesajlaşmıyorum tamam mı. meraklaşıyoruz karşılıklı. hem ben istemediğmi de söyledim ona. evet, neyse.
biz öyle insanlarız ki, duramıyoruz sınıfta, her teneffüsü bolca, güzelçe değerlendiriyoruz. zaten thereissomemuchyiyişmeinit olduğundan muçmuç seslerine de maruz kalmak istemediğimizden çıkıyoruz, bi 'hoh' yapıyoruz. mis gibi temiz hava alıyoruz. güzel oluyör.
evet öğle teneffüsü geliyör ve beşinci dersin son dekkalarına doğru bir sitres olup hocanın son sözlerini söyleşine izin vererek koşudaki yerimizi almaya başlıyoruz. zil çalıyor. tek amacım hepsini geçmek. yemek sırasında enbirinci olabilmek. ama en çok hilali geçmek istiyorum ben. çoğu zaman da gerçekleştiriyorum doğrusu. mutluyum. ama yemek kötü olunca da üzgün oluyorum. teneffüs hoş geçiyor, tabi arda bizi yakalayıp takılmazsa. o yüzden olabildiğine saklanıyoruz okulun gizli köşelerinde. evet. tavaf felan arada bi de. en büyük eğlencem benim.
sonra sınıfa girip kalan üç dersin geçmesini usulca bekliyoruz. her sınıf kendinin makara olduğunu sanıyomuş ya, ben sanmıyorum. sınıfımız makara deyil hiç. ama seviyorum onu. he ya.
çıkış da bilindiği gibi, çarşamba izni varsa güzel hoş yerlere gidilir. misal uzak yerler. mümkün olabildiğince. ama ve lakin izin olmayan o lanet günlerde en uğrak adresimiz rami keş. her türlü ihtiyacımızı karşılayabilecek olan bir kapasiteye sahip olan bu marketi seviyorum gönülden. zaten o kasiyer kadın da değişmiş. iyi olmuş he.
okula dönüyoruz kolumuzda rami keş poşetleri, ağzımızda atıştırmalık peki, brövni tarzı yiyecekler ile. sonrasını sonra anlatçam.
bay.
Ekim 20, 2009
Ooh la mimna.
1- En sevdiğiniz 3 çiçek ismi :
Devetabanı, aslanağzı, aşk merdiveni.
2- Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz :
Ergenlikten çıkmak, tunga tunga şarkımızın singılını çıkarmak, yatakhaneye ayna almak.
3- En sevdiğiniz ve sevmediğiniz 3 huyunuz(şey diyelim biz ona) :
Sevdiklerimiz: sedağnanın bir numara dansı, tubağnanın şişko nuri taklidi, ve tunga tunga şarkımız.
Sevmediklerimiz: temeağ!, thereissomuchyiyişmeinit, tubağnanın her gece tam uykuya dalacakken hayalimde canlanan meme kanseri çığırtıları(sonuncusu sadece sedağnanın), tubağnanınki de sedağnanın geyirik öpücüğüymüş.
4- Gıcık olduğunuz 3 hareket :
-Bunu bi üstteki soruda yapmadık mı lan?
-Yaptık bence.
5- Bu benim bugüne kadar olan en kara günümdü. Dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam diye düşündüğünüz olay :
Avrasya maratonu bizce. Maratona giden sedağna bacakları ağrıyınca üzüldü, ulaşım şartları sebebiylen gidemeyen tubağna ayrı üzüldü. Üzdün bizi maradone. (Halk koşusu deyil, avrasya maratonu.)
Bu mim de kırmızı balon ve michelle e gidebilir bi tek, çünkü takip ettiğimiz bilög yok, kim yapmış kim yapmamış biz bilmeyiz beyimize sormak lazım. Balonla mişel de kıçımızın dibinde yaşadığından yani, yoksa bi ayrıcalıkları falan yok.
Ekim 10, 2009
kısa film ne demek?
uçurtma. göç. savaş. zengin. fakir. kite runner.
düşün düşün düşün..
Eylül 30, 2009
my propeller.
dün çok komik bi gündü. ama nolduğnu söylemiycem. its special i think. e o zaman niye söylüyosun burda. öyle içimden geldim. hım ok.
eti cinin kenarlarını kemirmeyi seviyomuş tuğbana, onu dedi. 23 dedim ben. eğen. çikin.
bi kız daha var yanımızda. tanışmıyoruz. 4 kişilik süpersonik odada üç kişi kalan, yalnız fekat şanslı veled-i zina. moron. ahmedoca. küt. em ay rayt?
en saçmaladığımız "girdi" oldu heralde. olsun. bu arada yanımızdaki kızla tanışıyoruz. yalan söyledim. pek severiz both of us. ay saat sekiz.
tuğbanağ dedi ki yıkancakmış. dedim ki sıcak su yok. dedi kısmfet. yalan. sen neymişsin beağbi. ağğa. ağğa. ağğa. döşiyelim ağbi fıratpen ağbi.
öyle yani. bi de günün boklarını seçip gidelim biz.
günün şarkısı: aerosmith-dont wanna miss a thing
günün köşesi: kenan yarar-psikoz(halbuse hiç hazzzzzetmeyiz penguyenden, hıhı)
günün olayı: bok deliğinde telefon aramak.
günün çikkini: eğğen.
günün jamie'si: yok. lastfm is closed. so there is no jamie for us. skajkgahsjgka.
hi my stranger! bayz.
Eylül 26, 2009
good gone girl.
run this town.
o diğil de nimet çubukçu sana öyle içten bir küfür edesim var ki. negzeldi lan cumalarımız.
kına kına kına. özlemiştim 4 aydır kokusunu. bu gece kavuşuyoruz.
tubanağ selam söylüyordu. aslında söylemiyordu. ama bence söylemek istemiştir.
saat de 13:31. sevdiğin kişi başkasını düşünüyo olurmuşmuş da muşmuş.
uzun süredir merak ettiğim bir şey var. yabancıların nasıl hapşırdığı. bugün seslisözlüğe hapşu yazarak sonuca ulaştım. Atishoo! ya da A-choo! deyuymuş. imitates the sound of a sneeze diyör. u beybi dedim.
hapşırık demişken yeni bi hapşu şekli benimsemeliyim. çıı şekli pek hoş değil malumunuz. atishoo yu deniycem en kısa zamanda.
Eylül 22, 2009
back in the day.
hüzünlendim bi de, bavulumu toplarken felan. zor geldi.
bir bayram daha geçti. heğ. şeker ve çikolatanın bolluğu ile gelen ve gönderilen mesajların fazlalığı dışında bunu bana hatırlatan bişey olmadı doğrusu. ha, yeni bayramlıklarıyla bayram süresince bedava olmuş olan otobüsleri değerlendiren çocuklar ve aileleri dışında ayrıca.
günün şey.
günün şarkısı: ashes everywhere.
günün filmi:forgetting sarah marshall. (izlemedim bir de halbüki.)
günün eşyası: tekerlekli bavul. (pek kullanışlı.)
Eylül 17, 2009
surfing with the alien.
şöyle, çarşıda pazarda görüyorum, sinir oluyorum. ne ki o. orda burda küçükçük çocuklara tuvaletlerini yaptırıyolar. adam yerine koymaksızın. yok, çocukları savunduğumdan deyil de, üzülür ama. utanır büyüyünce. bi de bi kıyafet denettircekler, soyuyolar hemen herkesin ortasında. yapmayın böyle.
sadece türkiyede deyil, bulgaristanda da karşılaştım bu olayla. (ilk ve son yurtdışı seyahatim.)(he, yurtdışı mı o.) annesi çişini yaptırıyıyodu çocuğa yolun ortasında.
bi de onlarda dondurma öyle kocaman ki, kaşıkla yiyosun he külahtan. çok albenili görünmesine rağmen berbat tadları hem de.
acımasız gerçeklerde nazlıya da bağlandım merte de. hediye falan veriyolarmış, hırs yaptım pis. dedim ben de iyi bir çetçi olabilirim belki. ve hatta konuşmanın sonuna ulaşmayı da başardım. ama sonra bir anda maskelerini çıkartıyolar onlar. başından beri başka biriyle konuştuğnu görüyosun güya. orda yıkılman gerekiyo işte.
güya mı göya mı.
günün thing.
günün kremi: arko nem, mango ve mandalinalı.
günün şarkısı: sıtarlayt.
günün kalemi: rotring.
günün kitabı: bir kadının ruhuna ağıt.
günün filimi: e volk tu rimemba.
günün boku: açılamayan bıloggır.
Eylül 16, 2009
sofa song.
acunun yeni yarışması varmış ya. ordan aklıma geldi. survivor olsa ya lan. yunanistan-türkiye. negzeldi ama. milliyetçi milliyetçi izliyoduk. nadya vardı. arka sokakalrdaki çakma memoli vardı. falan.
günün şarkısı: kings of convenience-winning a battle, losing the war.
günün boku: tabi ki de TTNET.
günün kısa film fikiri: söylemem ki burda. ehemehe.
günün olayı: saçlarımı kestirmem tabikide.
günün filmi: låt den rätte komma in. ben bu sweden ı hakkatten seviyorum lan. gerilim olmasına rağmen izledim. gerim gerim. çocuk gaffur gibi gazeteden cinayet haberlerini kesiyodu. manyak. ama yirim.
günün jamiesi: üstteki filmin oscarı. yani şu.
waking up in the dormitory.
Duyduğun bu ilk sesin ardından bazen belletmenlerin tüm şirinlikleriyle "Günaydın kızlaaar." diyişleri.
Bazen de Meryemle beraber erken uyananların rüya muhabbetleri.
Tam anlamıyla kıçının dibindeki okul için ders saatinden bir saat önce kalkma rutini bu.
Çırpınarak yataktan kalkıp terlik aramak.
Sabun, tuvalet kağıdı, lens, solusyon, havlu, yüz yıkama jeli, saç bandı.
Tuvalet sırası.
Odaya dönmek, uyanmayanları uyandırıp giyinmek.
Bi türlü ezberleyemediğin ders programını öğrenme çabası.-tubananağ-
Asla geceden hazırlanmayan çantayı hazırlamak.
"Kızlaar kilitliyorum!"
Panik.
Tamaşanın gazabından korumak istediklerini yorganın altına tıkıştırmak.
"Hocam bi dakka"
Koşarak merdivenlerden inmek.
Senden geride kalanlar için hocayı oyalamak.
Sakin sakin yemekhaneye inmek.
"Kutu mu? Kantine gelen var mı?"
"Aha salam var lağn."
"Domatees."
"Iy sucuklu yumurta mı yağ çekmiş sünger mi bu?"
"Aha salı bugün, poğçaça."
Diş macunu aramak.
Sıra.
Dişlerini fırçalarken saçlarına hiç bakmadığını fark etmek.
Niveya sitik.
Günaydın dendiğini duyunca çantanı alıp 454164 kişinin bekleştiği bahçeye çıkmak.
Sabahlarımızın böyle geçmesine sadece 6 gün kaldığına inanamıyor, ciddi anlamda hüzünleniyorum.
Eylül 15, 2009
je ne regrette rien.
Eylül 13, 2009
hell yes.
belkiler de.
peki ya ferzan özpeteği her defasında kadın sanıyor oluşum. içimde onun kadın olduğuna kendini inandırmış bişey var sanki. geçen gün görsellerde arattım da, tekrar şaşırdım bi.
ama cereni geçemem ki ben. 8.sınıfın sonuna kadar mevlanayı kadın sanmak.
yok, fazla bu.
günün bişeyleri:
günün şarkısı: forget hö. (jeff buckley)
günün eşyası: pil şarj aleti.
günün kitabı: gösteri peygamberi.
Eylül 12, 2009
fool in the rain.
sonra kayboldu hepsi tabi.
şimdilerde de pantolonlarımın cepleri beyaz peçete parçacıklarıyla kaplıdır. cebe atıldıktan sonra orda olduğu bile unutulduğu ve annemin artık yapmayı bıraktığı çamaşır yıkama öncesi cep konrolünü geçtiği için bu acıya katlanmaktayım. nağpalım.
rain down.
ama şimdi sinirleniyorum sana yağmur. tamam iyisin hoşsun da abartma olayı. hadi.
bi de annemle isveç köfte tarifi aramamıza güldüm.
Eylül 11, 2009
paper dreams, honey.
dün bir takım şeyler yaptım omegle'de. hep merak ediyodum kızlara kendimi erkek gibi tanıtsam nasıl davranıcaklarını. ve sonunda kurbanım bir türk kızı oldu. fotoğrafımı isteyince ise swedish jamienin fotosunu verdim. çok da inanmıştı. ben de güzelim ama dedi. msn adresini verince artık iki saatlik konuşmanın üzerine (evet, tüm vaktimi böyle harcadım.) kız olduğum gerçeğini açıklayınca yıkıldı sanırım.
melekler korusuna bak hele hele. yazık oldu esin kızım sana.
"i did find out something very important about myself.. im awesome."
Eylül 10, 2009
pi.
i will make you see.
günün şarkısı: mad world olsun kız. özledim.
günün filmi: e donnie darko olsun o da.
günün boku: ttnet.
oğf oof.
milk.
bak bu filmi nebçim de unutmuşum ben. negzeldi halbuse. joy division ın ünlü oluşusu, ianım ölünce new order a geçiş. bi de birtakım başka gruplar. joy dan gayrisiyle pek ilgilenmemiştim tabi. güzeldir ama yirim.
Chacun son cinéma ou Ce petit coup au coeur quand la lumière s'éteint et que le film commence
diye film ismi var. çogilginç diy mi. fransızların kafasına vurayım.
vanilla sky.
simit yesene seda. ben de sakız alayım. ekonomi canlanır mı görelim.
Eylül 08, 2009
saykogörl.
Eylül 07, 2009
high and dry.
bazen öylesine koku alıyor ki burnum, kendimi 'perfume' den jean baptiste grenouille falan sanıyorum. belki de parfümcü dükkanı açarım ilerde.
yok, yok.
Eylül 05, 2009
haydi heidi.
recording tape spool.
hey hadi gelin, maymuncuğu dinleyelim!
misal talihsiz serüvenler dizisinde de aynı sorunu yaşayabilirim. her üç kelimeden birinin anlamını açıklayan bu sinir bozucu kitabın tüm serisini okumadım desem yalan söylemiş olurum ama yine de tabi.
Eylül 04, 2009
the kid.
şey ne diycem ben kim gelmiş diye kapı değilinden bakmaya çok korkuyorum. neden mi? hemen çocukluğuma inelim o halde. kurtlar vadisi izlediğim yıllarda(özgü namal vardı tabi) bi gün polat ve çetesi bi evi bascaktı. zili çalmıştı, içerdeki kurban da delikten bakma gafletinde bulununca polat direk silahını deliğe dayayıp uçurmuştu adamı. böyle gözü akmıştı falan. işte onu izlediğimden beridir ben deliklerden bakamaz oldum. çufçuf.
ayrıca tubanağ ilen en sevdiğimiz şeyin msnde birbirimize dosya gönderirken hızlansın diye çılgınlar gibi titreşim atmak olduğunu biliyor muydunuz? bence hayır. bayz.
ponza.
Eylül 03, 2009
sanalize.
mimikaze.
what's eating gilbert grape.
Eylül 02, 2009
eti cici bebe.
ama olsun nolur.
yazı tipimi kaybettim, neyle yazıyoruz lan biz.
fuck you.
porcelain.
edit: anam nası çılgın atmış yavrum hogwartsda mama mağ mama mağ deyu. ah.
Ağustos 31, 2009
adın neydi.
Sence yapar mı?
Bence olabilir.
not for sale.
ama bazen sıcak oluyosun ya.
hayır olma.
you will see.
günün gezisi: karfır.
günün şarkısı: get tugedır. (madonna ya.)
günün dizisi: acemi cadı. (kanal d tekrarları var artık.)
günün ismi: deniz. (özgür.)
günün korkusu: saç.
rain down.
günün şarkısı: tüm kings of convenience şarkıları.
günün filmi: stranger than paradise.
günün kelimesi: bohem.
günün bokişi: fiyat listesi.
cayman islands.
o diğil de ne anlatçam ben. geçende yürürken düşünüyodum, daha önce hiç bi yakınım ölmedi geyiği vardır ya. benim de öyleydi. dedim bunu biloğa yazayım ben.
bunu dediğimin ertesi günü dedemin ölüm haberi geldi. daha önce başıma gelmemiş olmasına sevindim. kötü bişeymiş.
yalnız artık korkuyorum. şu domuz gribi olayından bi gün önce sultanahmetin kapısının önünde ingilizce hadisler vardı onları okuyodum. insanın sahipken kıymetini bilmediği iki şey sağlık ve boş zaman gibi bişey vardı. o zaman sağlık ne kadar önemli lan demiştim kendi kendime ve ertesi gün domuz gribi olduğumu sandık. falan. garip şeyler. neyse düşünmeyeyeyeyeyeyim.
Ağustos 29, 2009
kroket-kırocat.
tombul kuş.
başlayalım.
günün şarkısı: musik non stop. (blog bekler.)
günün ismi: jude! (jamie de olabilirdi doğrusu ama. seda sana bırakıyorum bu şanlı görevi.)
günün web sitesi: yutup. (dns adına.)
günün dizisi: how i met your mother! (lan o günün değil yılın dizisi bile olur.)
günün filimi: 10 things i hate about you. (heath ve saçları hatırına.)
günün güzeli: penelope cruz. (eveeet!)
signed..sincerely me..
pelin'in bir stili var.
uykusuzum benim biricik sevgilim.
ilk ersini okuduktan sonra bakınıyodum neler var deyu, sayfayı bi çevirdim o da ne?!?! ALpay Erdemcim ve "Ben" en eski penguyendeki haliylen karşımda duruyör ööylecene(gerçi arkaplan pembe değildi). ağzı kulaklarına varmak diye bişey oldu. sonra hemen ilk sayfada ikinci yıl notuna baktım yok, onla ilgili bişey yok. neyse devam ettim karıştırmaya anam gelsin esin özbekler. şimdi soruyorum noluyoruz lan? keşke temelli gelmiş olsa alpayım be. neyse şimdi araştırayım.
o diğil de o gelmişse bi de cem dinlenmiş istesem abartmış olur muyum ki? :P
editto: evveeet! geçmiş geçmiş. alpay erdem cici'den uykusuza geçmiş. yalnız geri kalmışım biraz ya cici diye bi derginin varlığından haberdar değildim. neyse penguen artık iycene sucks! ehe.
Ağustos 25, 2009
the long island sound.
Ağustos 23, 2009
hamidiye su içmeyin beni deli etmeyin.
ama ödüm bokuma karışmadı değil. hayır değil. adı bile kötü ya. allam ölceksem de kendi bokunda yaşayan bi hayvanın gribinden ölmeyeyim yareppimdinimizamin dedim resmen. kuşlar güzel hayvanlar bak o olabilirdi misal. hava keseleri falan.
he bi de başlık hususunda ciddiyim. içerken musluk suyu bu hocu dediydim zaten de soğuk olunca içiriyo yine kendini. kanmayın siz. hem duydum ki çöpten boş şişeleri toplayıp kendi yöntemleriyle kapatıyolarmış ağzını satıyolarmış sonra biz bilinçsiz tüketiciye. aman diyeyim. otobüs duraklarındaki bıcırıklara acır alırdım da artık buna bir son demek gerenkmiş. hayır sonra domuz gribi falan.
Ağustos 21, 2009
elle n'a pas les cheveux longs.
previously on lost.
evet, sawyer gelsene bize de 'freckles' de o halde, biz benlerimizi sayarken. düşük omzuna rağmen. gel sen.
Ağustos 19, 2009
kocaman bir sakız var, toy box.
ilginç ölümlerden biri olur muydu acaba.
tamam, ölmem biliyorum.
ama komik olurdu lan.
Ağustos 18, 2009
army of me.
inek de almalıyım yakın zamanda.bir günde oluyor sütü valla.
bellonalanmak lazım.
Hangi şehirde yaşıyorsunuz?
tuğbanağ: tekirdağ ama istanbul ama tekirdağ.
sedanağ: ıstanbul ıstanbul.
Mesleğiniz?
öğrenciyiz ezelden.
Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldınız?
ikimizin de yalnız oluşu, çareyi birbirimizde bulup saçmalıklarımızı herkesle paylaşma isteğimiz falan.
Ne kadar süredir blog yazıyorsunuz?
beraber olaraktan iki ay, sedanağ nın ayrı bir geçmişi var tabiğ.
Bloğunuzu hangi sıklıkla ziyaret edersiniz?
yaz için her gün diyelim her gün olsun.
PC açıldığında bloğunuzu açmak kaçıncı sıradaki iştir?
tuğbanağ: iki ya da üç.
sedanağ: beş ya da altı.
Başka bir blog sayfasında görüp aldığınız bir şey ya da gittiğiniz bir yer oldu mu?
ı ıh.
Bloğunuzda hangi konularda yazmak sizi mutlu eder?
saçmalamak, saçmalamak, saçmalamak.
Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur?
yok böyle bişi.
Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsunuz?
olsa da yesek.
Blog arkadaşlarınızla buluşma, bir araya gelme fikrine ne dersiniz?
yok arkadaşımız falan. sanal dostluklara sıcak bakmıyoruz pek.
Bu soruları kim(ler) cevaplasın?
isteyen cevaplasın, çekinmece gücenmece yok.
ayrıca her soruyu tek tek çoğul yapmak beni yormadı değil.
sana kek yaptım.
belki de arasında bişey.
anlatmak istediğim birtakım şeyler var evet.
-varan 1 / istiklal-ortaköy-üsküdar
ehele negzelmiş burası ehiehi diyerekten her buldukları pasaja, mağzaya girdiler ben de köpek gibi süründüm peşlerinde, sonra o gün sokak festivalinin olduğunu hatırladım, götürdüm pandomim konser falan izlettirdim lakin kısa film gösterimlerine yönetmen söyleşilerine götürttürtüremedim lan! içimde kaldı. neyse istiklalden ortaköye, ortaköyden de üsküdara geçtik, iki deniz görünce dipleri düştü tabi. ehe.
-varan 2 / büyük-kada
açmadı bunları pek. sakinlik huzur falan onlara göre değilmiş. onu anladım.
-varan 3 / bağdat caddesi-caddebostan sahilsi
iki top dondurmaya 10 yatele vermek çok zevkliydi gerçekten de.
yalnız bu misafir olayının en kötü yanı da sabah kalktığında tuvalet sırası beklemek be. beklerken tekrar uyuyorum orda burda. tüh kısmet.
hikmet.
o diğil de şu mim olaysını tubanağ yilen birarararaaya gelmeden yapamayız. olmaz. bu bize yakışmaz. hayır kısa kağkül de yakışmaz ama her yaz en az bir kez "kısa kağkül" faciyası yaşar oldum ne hikmetse.
Ağustos 12, 2009
zeynep komseri duydun.
derdeva.com un domeynindeki kelime oyunu. etkilendim evet.
bi de yaz MODAsı MADO sıloganı. millet düşünüyor tabi.
who could win a rabbit
çılgınlar kampı.
axess-axxes kazandırır.
wake me up before you go-go.
Fitoform.
-cebimdeki 1,55 yateleyi gördükten sonra uykusuz alırım lan benbunla ekiehi diyerek bakkala gidip uykusuza zam geldiğini görmem misal. gayet yıkıcıydı.
-amcama ikiyüzbini sonra versem olur mu ki yeağ diyip aldıktan sonra bugünün çarşamba olduğunu ve yarın yeni sayısının çıkıcağını fark etmem. yok olmuyo. yeni sayısı çıktığı anda eskisi eskiyo benim için. gündemi de okumuyorum aslında ama. nebleyim. öyleh.
-aşkığ memnunun sezon finaline gelmesi tutkuyla bağlı olduğum bi bok kalmaması en fenası.
-ayrıca bugün akşam alamancı kuzenlerimin gelicek olmasından bahsetmiyorum bile.
Ağustos 07, 2009
Ağustos 05, 2009
from the top of the mountain.
hamile ve çocuk. içinden çıkıcak küçük canavar için bir metrekatre genişliğinde şişen karın. korkutucu. hem ülkemizin gelecek yüzyıldaki siyasal ve de sosyal özellikleri düşünülecek olursa (misal küresel ısınma) böyle bir dünyaya çocuk getirmek pek de mantıklı değil gibi.
Ağustos 04, 2009
hush hush.
sıkıntıdan doktorlardan sonra aşk-ı memnu fanı oldum. aşk-ı memnuğ. tekrar bölümleriylen haftaiçi her gün sabahın köründe kanal değde. hatta sabahın körünün yayın akışını sayayım sizlere. sabah 9 da şovda doktorlar(ben finaline kadar izledim sonra başa döndürdüler terk ettim ben de tabiğ), atevede saklambaç saklambaç(muhteşem oyuncumuz sibel can için bakıyorum arada), starda kanal değde yabancı damat(aşk-ı memnuğyu beklerken bakmak zorunda kalıyorum, biraz da niko için olabilir ehe). tiğentide will and grace, less than perfect, 8 simple rules falan, cenebeceğede ekonomi. FALAN. reach out touch me. ulan hilary. allah belalarını vermesin.
hamile kadınlar çok korkunç lan. canlı kanlı şişik karınlı görmeyeli bayağ olmuş idi.
Ağustos 01, 2009
are you happy now sedanağ.öperim yanaklarından.
Temmuz 31, 2009
the cold swedish winter.
Temmuz 25, 2009
minister.
danino aldım, dondurma çubuğu hediyeliydi. şu an donuyor. çok heycanlıyım.
klima güzel şeymiş.
Temmuz 16, 2009
dirty dress.
Temmuz 12, 2009
peer pressure.
peer pressure.
Temmuz 11, 2009
Temmuz 10, 2009
enemy.
Temmuz 08, 2009
i remember you.
its in my mind.
in the shadows.
-ışıklara yaklaşırken yeşil yanmışsa ve yetişmek için kasıp yetişebildiysen o günün o kadar güzel geçiçek ki nasıl geçtiğini anlamıycaksın bile.
-tam yola adımını atıcakken kırmızı yandıysa ve 61 saniye beklemek zorunda kaldıysan günün sıkıcı geçicek.
-kırmızı yanarken sen ışıklara ulaştığında yeşil yandıysa bir popstar gibi hissedecek, ışıkların bile senin kendini iyi hissetmen için uğraştığını düşüneceksin, biraz havalanıcaksın. o günün de çok güzel geçmesini bekliyceksin haliyle, lakin günün ortalamanın üstünde bile olsa sönük gelicek sana bi boka yaramıycak.
*her gün sabah 10 akşam 7 itibariyle 15 dakikalık bi yürüyüş yolum var eve. şu ana kadar hiç kırmızı yandığını görmediğim bi ışık var. daracık bi yol, tek yön falan ama nedense çok mutlu oluyorum. benden sonra yürüyenlere kırmızı yanınca falan garip bi haz duyuyorum. ya ben çok sıkılıyorum galiba.
girl, you gotta change your crazy ways.
Temmuz 07, 2009
pritt.
ceci.
everybody saying everything's alright.
kavuşmak bir dakika.
artık su yerine bile limonata içer oldum.çok güzel bişey ama, soğuk soğuk.arabada, işte, yolda, evde..dındındını..hangi reklamın müziğiydi hatırlamıyorum ancak böyle işte.
it's in the water baby.
bye bye happiness.
program öğrenmek için yaptım bunu, bi de sıkıntı, bi de yalnızlık falan. ahah şu eşşekin tipine mütemadiyen gülebiliyorum resmen.
Temmuz 06, 2009
hala ve daima.
i prefer chicken.
çok komik.
fell in love with an alien.
surely.
Temmuz 05, 2009
fiilin mastar hali.
Temmuz 04, 2009
jigsaw.
anlamazdın anlamazdın.
anlamazdın anlamazdın.
fısıldamak whisper demek ingilicede.
hele bikaç cümlesi vardır ki o filmin severiz biz. 'come to daddy danny boy' ve de 'all work and no play makes jack a dull boy'. güzel çünkü.