Ekim 25, 2009

dont you wanna go.

devam ediyim mi. istiyomusun. öp öp öp öp. hı.

neyse işte yea, geliyoruz okula. arada güvenlik bişey der mi, yasemin hoca gelip terminatörlüğe başlamış mıdır diye düşünerek korku tomurcuklarını salıveriyorum içime. hemen geçiyo ama emin ol. (yasemin hoca bloggera bakıyomusun arada sen.) şey, giriyoruz yatakhanemize o milyonlarca dik merdiveni sürünerek çıktıktan sonra (mümkünse sencer sıtayl ilen.). vuruyoruz kendimizi yatakımıza. çok hoş oluyor. seviyore.

etüte dek amaçsızca bekledikten sonra, etüte gidiyoruz. gidiyoruz. kalıyoruz orda. ders çalışma amacı güdüyoruz ve de bir de hep de. hele. duş günü olduğu gün, ben birim, ikiyim, üçüm diye sekiz kişiyi alabilecek kapasiteye sahip olan banyomuz için sıraya giriyoruz. yarış haline getirdik ki daha bi eğlenceli oluyo. hem de yepyeni duş başlıklarımız var artık. çok güzel onlar.

etüt bitiminde yoğun ders çalışma programının(!) verdiği yorgunluk ile büyük bir sessizliğe bürünmüş bir halde banyo karşısı odamıza gidiyoruz. bilindiği üzere küçük muhabbetler dönüyor insanlar arasında. konuşmalar, günün yorumları felan. yatış saati gelmeye yaklaştığında hazırlanırdık önceki senelerde ki artık onu da yapmıyoruz. hoca geliyo, ışıkları kapatıyo, ve çekip gidiyoğ. biz de bekliyoruz. ve herkes uyurken ben de telefon elinde mesaj bekleyenlerden grubuna katılmış olduğumdan, acı çekiyorumn. uyuyorum birki dekka, titreşimle uyanıp cevap yazıyorum ama çoğu zaman neyden bahsettiğmi bile unutmuş oluyorum. çirkin o yüzden.

ve sonra bu anlatılanlar başa sarıyor ve biz yine aynı günü yaşıyoruz. bu kadar çok dejavu oluşumun sebebidir hem de kanımca.

işte bu.

kırmızı balonun yatağna oturan yavşak kediyi hatırladım biyan he. kafasına vurduk, kalkmadı, sevcez sandı galiba. sonra acıtarak vurduk biraz, kalktı. yavaşça uzaklaştı. sonra da gitti. şu an o pikenin üstünde oturuyoruz: kırmızı balon, ben tuğbanağ ve dearest. kedinin tüylerinin üstünde rahatız. bu da meryemin bilgisayarı hatta. çok sevdim. bana vermesini istiyorum kendisinden burdan.

bi zaman önce annem kediotu diye bişey almıştı. kedilerin o otu koyduğun yeri ev olarak bellediğini iddia ediyodu. ne kadar doğruydu bilemem. kedisi olan varsa denesin, gerekli bilgiyi bana iletsin. tamam mı. ama çok pis kokuyo. onu da söyleyeyim. beğenmezsiniz bence. ben beğenmedim çünkü. bu durumda zevkler ve renkler tartışılmaz diyemem o ot için. al ve gör.

şş, yabancı söyle bana sen kimsin, benim evde neişin var öylemisin böylemisin, annem babama kocam dedim, sokakta görsem tanımazdım, denize düşen yılana sarılır ama hiç şımarma adamım deyilsin.

dındındın dıd dıd dı dım.


şş, kadınım piskopatmısın nesin, iyki bi oda istedim herkese kocam bu dedin, yalanları sen söyledin aleme rezil olan benim, bu şehrin delikanlısıyım ben siyah kuşak kareteciyim.

deyip bitirebilir miyim sence.
hiç ayrılmak istemiyorum şu an senden blog. saçmalayam var. hele. ama gitmeliyim.

güzel duş başlıkları beni bekler. hoçakala.
bu arada, hepi börtdey sedanağm şimdiden. en kocaman öptüm de.

xoxo, gasip görl.

3 yorum:

  1. ahaha.
    sencer sıtayl her dönemde var sanırım.
    sencer looks like tayyip.

    YanıtlaSil
  2. bende görünce yarıldım bu arada o bilgisayar benim benim malım sizin malınız ehe mehe lan kedi sıçmamış ya yatağıma mutluyum ayrecene yıkadım ben onu. bu.

    YanıtlaSil
  3. sencer foreva. en kocaman burnu ile.

    evet sıçabilitesi de vardı tabiy. ama yapmamış seni düşünmüş işte. temiz insan.

    YanıtlaSil