Şubat 24, 2010

always somewhere.

merhaba sevgili bilogır,
sabah kalktım. önce okul önlüğmü giyme geleneğimi bugün terkederek tuvalet yoluna düştüm. yemekhanedeki kantine göre daha az iğrenç kahvaltıyı seçerek doydum. sekiz tane birbirinden bok ders işledim. (itiraf ediyorum hepsi bok değildi.)(i love frenç and geyometri bu arada.) tabi hilalin doğum günü kutlamaları telaşıyla para toplanması, yer ayarlanması gibi bir takım işlerle ilgilenmeyi de ihmal etmedik elbet.
sonra büyük bir kalabalık ile yeşilçam kafeye gittik. garson beyin nazikliğiyle(!) hepi börfey isimli şarkı eşliğinde frambuazlı pastamızı yedik. ve oyun oynadık ardından. önce tabu, ardından jenga ve son olarak yalan makinesi. (we call it doyumsuzluk.) yemek de yedik ve de bir de. ama hiç beğenmedik yeşilçamı. adam sürekli bakıp durdu. taksimum öyle miydi halbiki.
okula döndük sonra yuvamıza. insanlarla konuşarak geçirdim vaktimi. hoştu.
şimdi ise herkes yataklarında mışıl mışıl uyuyor. hırıltıya benzer bir takım sesler duyuyorum mesela. ben de bilgisayarın küçükçük ışığı ile çatlamış ve kısmen buruşmuş ellerimi görüyorum. ve bir yandan da uyumam gerektiğini düşünüyorum.
iyi geceler sevgili bilogır.

birinci sınıfta günlüklerim aynen böyleydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder